Benim Maceram – 4

Yazıyı Paylaşın:
Mavi önlüklü sakallı bir adam yana bakarken gülümsüyor.

Almanya’daki İlk Üç Ayım
Alman Bürokrasisi, Ev, Araba

9 Temmuz 2018, Antalya-Düsseldorf Uçuşu, Almanya macerasının başlangıcı

Herkese selamlar  Bu yazımda sizlerle Almanya’ya gelişimi ve ilk 3 ayımda yaşadıklarımı paylaşacağım. Hazırsanız başlayalım.

Almanya Yolcusu Kalmasın!

2018 yılının Temmuz ayı, intörnlüğüm biteli henüz 5 gün olmuş ve ben bilmem kaç bin fitte süzülüyorum. Hayatımın en anlamlı uçuşlarından biriydi diyebilirim sanırım. Bir küçük valiz, bir de laptop çantası ile Türkiye’den Almanya’ya göçüyordum. Bu uçuş ile ilgili hoşuma giden bir başka konu ise şu anda okuduğunuz bu Blog’un temelleri bu uçuşta atmış olmam. Şu an bu yazıyı da kaleme aldığım bilgisayarımı açmış, hayat kalitemin değiştiğine vurgu yaparmışçasına daha önce hiç yapmadığım bir şekilde uçakta kahve sipariş etmiş ve film izlemeye koyulmuştum. Çok geçmeden canım sıkıldı. Gerçekten bir şeylerin değişmesini istediğimi farkettim ve filmi kapattım. O anki heyecanla vaktimin artık boşa akmasının istemediğimi hatırlar gibiyim. Biraz düşündükten sonra hep özendiğim ama özellikle çocukluk çağlarımdan itibaren yapamayacağıma ikna edildiğim eğlemi yapmaya karar verdim. Yazmak!

O uçakta yaklaşık 3 paragraf uzunluğunda ‘Neden Almanya’ başlıklı, biraz sitemli, baya amatör bir yazı kaleme aldığımı hatırlıyorum. Yazıyı çok aradım lakin ne yazıkki bulamadım. Bulmuş olsam sizlerle paylaşmayı çok isterdim.

Alman Bürokrasisi ile İlk Dans

Pazartesi günü Almanya’ya uçmuş salı sabahı ise soluğu heyecanla ‘Agentur für Arbeit’ isimli kurumda almıştım. Zaten Almanya’ya mezun olur olmaz henüz elimde diplomam bile yokken gelmemin sebebi, işleri biran önce yoluna koyup dil öğrenmeye başlamak istememdi. Alman vatandaşı olmanın verdiği avantajla ücretsiz kursa gitmek için yanıp tutuşuyordum. Bu noktada almanca bilmeden nasıl alman vatandaşı oldun diyen arkadaşlara vatandaşlık ile dil bilgisinin yüklenmediğini üzülerek söylemek istiyorum. Nitekim ben vatandaşlığı 5 yaşındayken aldım ve tüm hayatım, yaz tatilleri hariç, Türkiye’de geçti.

Salı sabahı hızlıca kaydolmak ümidiyle gittiğim kurum, yaklaşık 2 saat sıra bekledikten sonra bana, başvurum için gerekli evrakları söyleyecekleri ve başvuru randevusu verecekleri bir randevu verdi. 10 gün sonra gidecek, doldurulması gereken evrakları ve diğer gerekli evraklar listesini alacak, yeni randevumu öğrenecektim. Evet tekrar tekrar okuyabilirsiniz ama özetle bana randevu vermek için randevu verdiler .

O gün ve sonrasındaki iki ay bana Türkiye’de yapmış olduğum Almanya planlarının ne kadar gülünç olduğunu kavrattı. Sadece ilgili kuruma başvurup sosyal yardım almam 6 hafta ev bulmam ise 2 aydan fazla sürdü diyebilirim. Güzel olan ise 6 hafta sonra başvurum kabul edildiğinde, bana sosyal yardım maaşı olan 400 küsür Euro’yu başvurduğum günden itibaren hesaplayım yatırmalarıydı. Almanya’da hesabıma ilk yatan para, mezuniyetimden 2 ay sonra 751 euro olarak yatmıştı.

Nedir bu ‘Sosyal Yardım’?

Eminim bir çoğunuz bu sorunun cevabını hemen duymak istiyordur. Hemen anlatayım. Bu bana verdikleri sosyal yardım, alman devletinin ülkesinde yaşayan ihtiyaç sahibi insanlara sunduğu bir yardım. İşsiz olduğunuz, paranızın olmadığını ispatlayıp bu yardımı almanız mümkün. Tabiki bu yardımı almak için ya vatandaş olmalısınız ya da Almanya’da yaşamaya hakkınız olmalı. Alman devleti ülkesinde bulunan insanların aç kalmayacağını temin eder. Zaten bu yüzden size vize verirken sizin aç kalmayacağınız görmek ister. Dolayısıyla buraya vize ile gelen arkadaşlar yanlarında paralarını getirmek zorundadır. Örneğin 3 aydan kısa turist olarak gelen hemen herkese girişte yanında ne kadar para olduğu sorulur, eğerki D tipi ulusal bir vize ile gelip 3 aydan fazla kalacaksanız sizden aylık 800 euro civarı bir miktarı Almanya’da bulunan bir bankada, kalacağınız süre için bloke etmenizi ister. Yani kısaca vize ile seyahat eden kişilerin bu yardımı alması mümkün değil. Son zamanlarda artan ilticalardan ötürü şu an maalesef vize almak da zorlaştı diyebiliriz. Çünkü devlet koyduğu kurallar gereği iltica edenlere de bakmakla yükümlü ve bu da çok ciddi bir masraf demek oluyor. Alman Devleti bu duruma çare bulmaya çalışırken ne yazıkki biz hekimlerin de vize işlemlerini gereksiz yere zorlaştırıyor. Ancak bu durum sizi yıldırmasın. Doğru başvuru ve sabır ile vizenizi tabiki alabilirsiniz.

Biraz daha detaylandıracak olursak sosyal yardım aslında sadece para ile ilgili değil arkadaşlar. Bu yardımı aldığınızda devlet sizin barınmanızı ve eğitiminizi de üstleniyor. Dil eğitimi, iş bulma eğitimi, gerekirse mesleki eğitim ve hatta iş görüşmesi için yol ve barınma masrafı gibi mecburi her türlü giderinizi üstleniyor. Tabiki bu bağlamda size randevular veriyor ve sizi devamlı kontrol altında tutuyor. Mazeretsiz kaçırdığınız bir randevu olursa bu yardım kademeli olarak kesiliyor.

Almanya’da sokakta yatan evsizler genelde bu sisteme de karşı gelen ve bu kontrolü kabul etmeyen insanlar. Kendilerini bir nevi sistemin dışına itiyorlar diyebiliriz sanırım. O insanlara bile günlük gıda desteği veren yardım kuruluşları mevcut.

Almanya’da Ev Bulmak

Almanya’ya gelmek isteyen arkadaşların gelmeden önce belki de en çok dikkat etmesi gerektiği konulardan birisi ev bulmak. Tabiki konaklayacak bir yer bulabilirsiniz. Lakin kısa vadeli çözümler cebinizi yakar. Dolayısıyla gelmeden önce evinizi ayarlayabilmeniz burada işinizi çok kolaylaştırır. Tabiki buraya gelmeden ev ayarlamak oldukça zor olacaktır ama her şey planladığım gibi giderse bu konuya da bir çözüm getirmek istiyorum 

Gelin size ben nasıl ev buldum onu anlatayım. Yukarıda da dediğim gibi evi bulmak iki ayımı aldı. Tabi burda şunuda söylemek gerekir. Ben sosyal yardım aldığım için ve evimin kirasını da devlet ödeyeceği için belli başlı kriterlerde ev bakıyordum ve bu da süreci etkileyen bir faktördü.

Ben ‘www.immobilienscout24.com’ isimli siteden aradım evimi. Sosyal yardım şartlarına uyan bir çok ev ne yazıkki çok kötü durumdaydı. 2 aylık arama sürecimin ardından bir tane eli yüzü düzgün, yeni yenilenmiş bir daire buldum. 45 metrekare 2 odalı ve balkonlu bir daire idi. Burda şunu da hatırlatmam gerek. Almanya’da metrekareler net hesaplanır, yani ayak bastığınız alan söylenir size. Hatta eğimli bir çatınız var ise belli bi yerden sonrası da sayılmaz.

Evi internetten görüp beğenmek yetmiyor tabiki. Ev sahibi olan emlak şirketi ile iletişime geçtikten sonra evi görmek için bir randevu aldım. İlk randevuya trafiği bahane ederek gelmedi ve ben evi bulduktan 2 hafta sonra görebildim. Tabiki benimle birlikte 2 kişi daha vardı eve bakan. Evi beğendikten sonra tutmak istediğimi söyledim ve evi tutabileceğimi bir hafta sonra bildirdiler ve anahtarları ise yaklaşık 20 gün sonra verdiler. Yani evi bulmam iki ay tutup anahtarları almam 1 ay sürdü 

Bu süreç sizi korkutmuş olabilir ama ilerleyen bölümlerde tüm bu sürecin çok daha seri de ilerleyebildiğine şahit olacaksınız. Nitekim şu an Almanya’da kiraladığım 3. dairede yaşıyorum. Daha bu konu ile ilgili anlatacaklarım var yani 

Almanya’da İlk Arabam

Yazının sonuna gelirken, Almanya’da 3. ayımı tamamlamadan envanterime kattığım arabama da bi ufak değineyim. 450 Euro verip 2001 model kırmızı bir Clio almıştım. Almanya’da araba almak oldukça kolay ama tabiki bu tarz aşırı ucuz arabalarında bir ömrü ve ekstra masrafları oluyor. Ben en kötü bir kaç ay biner çöpe atarım diyerek almıştım ve yaklaşık 7 ay sonra 220 euroya satmıştım. Araba meselesinin detaylarına da daha sonra uzun uzun değineceğim için burada kısa geçiyorum.

Özetlemek gerekirse Almanya’ya taşındıktan sonra 3 ay içerisinde temel seviyede de olsa düzenimi kurmuş ve ilk evimi tutup ilk arabamı almıştım. Şu an 3. yılımı doldurmuş, denkliğimi almış ve arabamı yenilemiş halde o zamanlara bakınca duygulanmamak elde değil.

Bir sonraki yazıda görüşürüz  Kendinize iyi bakın 

Yazıyı Paylaşın: